




|
||||||||
![]() |
GÜNDEME DAİR BARIŞ RETORİĞİ | |||||||
| M.Güneş | ||||||||
| gunes@kirkagactv.com | ||||||||
GÜNDEME DAİR BARIŞ RETORİĞİ VE TARİHSEL GERÇEKLER AKP iktidarı, 2024 yerel seçimlerindeki mağlubiyetin ardından ülke gündemini "CHP’li belediyeleri kuşatma" stratejisiyle meşgul ederken, bir yandan da ABD çıkarlarına hizmet eden bir siyasi bombardımanı devreye soktu. CHP’li belediyelere ve potansiyel Cumhurbaşkanı adaylarına yönelik hukuki kıskaçlar, artık gündelik siyasetin olağan bir parçası haline getirildi. Yaklaşık bir yıldır bu konuda kalem oynatmadım, daha doğrusu yazamadım. Ancak dost sohbetlerinde dile getirdiğim tespitlerin, toplumsal bir kafa karışıklığının hüküm sürdüğü bu suskunluk döneminde yazıya dökülmesinin bir zaruret olduğuna inandım.
Muhalefetin Aymazlığı ve Sonuçsuz Mitingler CHP yönetimi, geçtiğimiz yazı adeta bir aymazlık içinde geçirdi. Görünüşte cesur adımlar atılsa da, özünde geçmişin oyalama taktiklerini andıran bir sürecin içerisindeyiz. Onlarca miting ve eylem yapıldı; ancak burada önemli olan neyin ispatlanmaya çalışıldığı değil, neyin başarıldığıdır. Mevcut tehdit politikalarının iktidar nezdinde bir karşılığı olmadığını görememek büyük bir basiretsizliktir. Meydanlarda yüz binler toplanıyor, Genel Başkan "Bir gün, toplandık, gitmiyoruz deriz... " diyor; fakat iktidar kendi bildiği yolda yürümeye devam ediyor. Atı alanın Üsküdar'ı çoktan geçtiği bir süreci yaşamadık mı biz?
Uluslaşma Süreci: Sosyolojik Bir Zorunluluk Gelelim o "sihirli" sözcüğe: "Analar Ağlamasın ve Barış Süreci". ABD aparatları eliyle kurgulanan bu aldatmaca, aslında hangi barışın hizmetindedir? Bunu anlamak için "Ulus" kavramının doğuşuna bakmak gerekir. Sosyolojik anlamda "Millet" kavramı, kapitalizmin feodalizmi tasfiye etme sürecinde, 16. ve 19. yüzyıllar arasında doğmuştur. Burjuvazi, seri üretim modeline geçebilmek ve pazar birliğini sağlamak için feodal parçalanmışlığı yok edip "Ulus Devlet" yapılanmasına ihtiyaç duymuştur. 1871 Paris Komünü’ne kadar işçi sınıfıyla müttefik olan burjuvazi, bu tarihsel kırılmadan sonra feodal kalıntılarla uzlaşma yoluna gitmiş, ancak uluslaşma süreci Batı'da tamamlanmıştır.
Anadolu’nun Beylikler Dönemi ve Türk Ulusunun Doğuşu Türk ulusunun bu süreçle tanışması, ne yazık ki Atatürk Cumhuriyeti’ne kadar gecikmiştir. Osmanlı dahil feodal dönemlerin hiçbirinde bugünkü anlamıyla bir "Türk Devleti" kavramından söz edilemez. O dönemde beylikler ve imparatorluklar vardı, ancak sosyo-ekonomik yapı bir "ulus" kimliği oluşturacak olgunlukta değildi. Örneğin, Anadolu’da hüküm süren beyliklere baktığımızda:
Osman Oğulları dahil Anadolu’da tam 11 Beylik vardı. · Osmanoğulları: Söğüt ve Domaniç (İmparatorluğun temeli). · Karamanoğulları: Konya ve Karaman (Osmanlı'yı en çok uğraştıran, kendisini Selçuklu'nun varisi gören beylik). · Germiyanoğulları: Kütahya ve çevresi. · Karesioğulları: Balıkesir ve Çanakkale (Osmanlı'nın topraklarına kattığı ilk beylik, denizcilik gücü katmıştır). · Aydınoğulları: Aydın ve İzmir (Güçlü bir donanmaya sahiptiler). · Menteşeoğulları: Muğla ve Fethiye. · Candaroğulları (İsfendiyaroğulları): Kastamonu ve Sinop. · Saruhanoğulları: Manisa. · Hamitoğulları: Isparta ve Eğirdir. · Dulkadiroğulları: Maraş ve Elbistan (Osmanlı'ya en son katılan beyliklerden biri). · Ramazanoğulları: Adana ve çevresi.
Bu on bir beylik de Türkçe konuşuyordu; ancak hiçbiri kendisini bir "Türk Ulusu" olarak tanımlamıyordu. Çünkü o günün üretim biçimi ve toplumsal yapısı buna uygun değildi. Ermeniler, Rumlar ve Türkmenler kendi inançları ve dilleriyle, bağlı oldukları beyliğin güvencesi altında yaşıyorlardı. Avrupa buharlı makinelerle makineleşirken, Osmanlı fetih rüyalarıyla eski düzeni sürdürmeye çalışıyordu. Nihayetinde, uluslaşan milletlerin bağımsızlık ilanlarıyla küçülen imparatorluk, Sevr ile ordusu dağıtılmış bir işgale teslim oldu. 1860’ta Jöntürklerle başlayan, 1919’da Kemalist Kuvva-i Milliye ile taçlanan hareket, "Türk Milleti" kavramına ancak o zaman ruh ve vücut verdi.
Günümüz: Yeni Sömürgecilik ve "Barış" Maskesi Kemalist düşüncenin anti-emperyalist zaferi, sömürge durumundaki bir halkın "Ulus Devlet" olabileceğini dünyaya kanıtlayan ilk örnektir. Bugün ise ABD aparatlığına soyunmuş "sözde solcular" ve BOP sözcüleri, "Özgürlük ve Barış" zevzekliğiyle halkı aldatmaktadır. "Terörsüz Türkiye" vaadiyle, yanı başımızda (Suriye’de) bir terör devleti inşa edilmektedir. Dün terörist dedikleri aparatlara, bugün kravat takarak siyasi statü kazandırıyorlar.
Analar ağlamasın! Ne kadar aldatıcı bir retorik... Gazze’de analar molozlar altında gömülürken, İsrail Golan Tepeleri'ne çökerken susturulan Türk ulusu, ekonomik çöküntüyle baş başa bırakılarak yanı başındaki yangına duyarsızlaştırılmak isteniyor.
Sonuç: Son Kalenin Direnişi Özetle; Türkiye bugün siyasi bir örgütsüzlüğün çaresizliğini yaşamaktadır. Sosyo-ekonomik şartları gereği uluslaşamamış grupları aparat olarak kullanan emperyalizm, kanla kurulmuş "Son Kale" olan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef almaktadır. Bunu başarabilirler mi? Kafa karışıklığı yaşayan muhalif kitleler gerçeği anladığında, umarım Türkiye işbirlikçilerin kaçtığı 14 uçaklık o son kareyi çoktan geride bırakmış olur.
|
||||||||
| Etiketler: GÜNDEME, DAİR, BARIŞ, RETORİĞİ, , | ||||||||
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.
